Tekno-Bilimsel İlerlemecilik ve Nostaljik-Gelişmecilik İkileminde Modern İnsan
Erişim
info:eu-repo/semantics/openAccessTarih
2020Erişim
info:eu-repo/semantics/openAccessÜst veri
Tüm öğe kaydını gösterÖzet
Bu makale, karşılaştırmalı ve sentezci bir yaklaşımla modern çağın “insan krizi”ni sorgulamaktadır. Nitekim endüstri devrimi sonrası ivmelenen tekno-bilimsel ilerlemecilik ve onun kışkırttığı nostaljik-gelişmeciliğin ellerinde, kriz-de olan asıl şey insanlık değil; bizatihi insanın kendisidir. Üstelik gündelik ya-şamı tümüyle kuşatan bu kriz salt epistemolojik değil; ontolojiktir de. Yüzü ge-leceğe dönük, hızı, tekniği, metodu, icadı ve dışsallığı yücelten tekno-bilimsel ilerlemecilik ile maziyi, hafızayı, mistik yönelimleri ve içselliği önceleyen nostal-jik-gelişmecilik doktrinleri arasında kalan modern birey için günün belki de en geçerli sorunsalı belki de insan kalabilmektir. Makalede analize konu olan iki felsefi filmden Stanley Kubrick’in 2001: Bir Uzay Destanı (1968) böylesi bir iler-lemeciliğe gönderme yaparken; Andrei Tarkovski’nin Solaris’i (1972) ise geliş-meciliği görselleştirmektedir. Her iki konumlanışa da eleştirel yaklaşan bu ça-lışma, bilimkurgu çözümlemesinin çok ötesinde, filmlerle belirginleşen kritik sorulara Paul Chesterton, Gaston Bachelard, Günther Anders, Ivan Illich, Lewis Mumford, Zygmunt Bauman ve Y. Noah Harari gibi dikkat çekici düşü-nürlerin verdiği cevaplar eşliğinde odaklanmayı amaçlamaktadır. Kaldı ki, bir önerme olarak bugün bilimkurgu filmlerinin -yani hemen en sıradışılarının bile- içinde yaşadığımız fantastik dünyayı anlamlandırmada ironik bir şekilde en sa-hici projektörlerden birine dönüştükleri söylenebilir. This article interrogates the “human crisis” of the modern age with a comparative and synthesist approach. Indeed, in the hands of techno-scientific progressivism that has been accelerated since the industrial revolution and the nostalgic-developmentalism that is provoked by the progressivism, the central issue in crisis is not humanity; but man himself. Moreover, this crisis, which encircles daily life entirely, is not merely epistemological, also ontological. Per-haps the most valid question of the day for the modern individual who is torn between techno-scientific progressivism that glorifies speed, technique, meth-od, invention and externality, and the doctrines of nostalgical-developmentalism that prioritise the past, memory, mystical orientation and in-ternality, is perhaps to remain human. While Stanley Kubrick’s 2001: A Space Odyssey (1968), one of the two philosophical films subject to analysis in the ar-ticle, refers to such a progressivism; and Andrei Tarkovsky’s Solaris (1972) visu-alises developmentalism. Beyond a science-fiction analysis, this study, which approaches both positions critically, aims to focus on the crucial questions that become evident in the films with the answers of significant thinkers such as Paul Chesterton, Gaston Bachelard, Günther Anders, Ivan Illich, Lewis Mum-ford, Zygmunt Bauman and Y. Noah Harari. Besides, as a proposition, it can be stated that today sci-fi movies -even the most extraordinary ones- have ironical-ly turned into one of the most authentic projectors in making sense of the fan-tastic world we live in.
Cilt
10Sayı
4Bağlantı
https://doi.org/10.18491/beytulhikme.1662https://app.trdizin.gov.tr/makale/TkRFNE5EazBOQT09
https://hdl.handle.net/20.500.12440/4770