MICHAEL SANDEL’İN DEONTOLOJİK BENLİK ELEŞTİRİSİ
Access
info:eu-repo/semantics/openAccessDate
2020Access
info:eu-repo/semantics/openAccessMetadata
Show full item recordAbstract
Kantçı liberal geleneği izleyen Rawls, iyi yaşam kavrayışlarına karşı adaletin önceliğini savunması ve amaçlarına öncel benlik yaklaşımı nedeniyle Sandel tarafından deontolojik liberal olarak adlandırılır. Rawls’un öğretisi bu bakımdan deontolojik birey anlayışıyla bağlantılı olarak tarafsızlık ideali taşıyan ve hiçbir kapsamlı öğretiye dayanmadığını iddia eden bir siyasal adalet anlayışını merkeze alır. Rawls’un siyasal liberalizm anlayışının temelinde bulunan bireyin, yükümsüz/köksüz ve soyut olduğunu savunan Sandel, karşıt olarak kişinin benliğini oluşturan amaç ve değerlere bağlı olduğunu ve bunlardan istediği gibi kendini çekerek soyutlanamayacağını düşünür. Buna göre Rawls’un bireyselliği yücelttiği yerde Sandel, kurucu/oluşturucu bir yapıda olan cemaatin, kimliklerin ayrılmaz bir unsurunu teşkil ettiğini kabul eder. Rawls who follows Kantian liberal tradition and defends the prioritization of justice against understanding of a good life and is called as a deontological liberal by Sandel because of his predecessor self approach to his aims. In this respect, his discipline centralizes understanding of a political justice that is not based on any far-reaching discipline and has an ideal of objectivity correlatively understanding of deontological self. Sandel who defends the individual, is on the centre of Rawls’s political liberalism, is void and intangible, antipathetically thinks that individuals are bound to aims and value that constitute their selves, cannot abstract themselves by drawing away themselves at will. Hereunder, although, Rawls canonizes individualism, Sandel admits that the community that is a founder structure forms the inseparable part of identities.